ÜÇ DEVRİN ADAMI; ZEKİ KADİRBEYOĞLU
Bu hafta “Gümüş Şahsiyetler” serisinde Gümüşhane Mebuslarından Cumhuriyetin sert mizaçlı ancak bir o kadar da beyefendi olan, ‘Hürriyet milletindir’ sözünden zerre taviz vermeyen Rauf Orbay’ın deyimi ile “dik bir adamdı” sözünün sahibi Zeki Kadirbeyoğlu’nun zorlu geçen mücadele yıllarından bahsedeceğiz.
Zeki Kadirbeyoğlu Osmanlı Devleti’nin önemli simalarından İbrahim Lütfü paşanın oğludur. Çocukluk yıllarından itibaren çok sıkı bir eğitim alan Zeki Bey Mekteb-i Sultani’den mezun olmuştur. Uzun yıllar ticaretle meşgul olmuş güney şehirlerinden aldığı malzemeleri Kafkasya üzerinden Rusya’ya kervanlar ile götürmüş bu suretle kendisine bir ticaret ağı kurmuştu. Gümüşhane’de çıkan değerli madenlerin Trabzon limanına ulaştırılması başta olmak üzere bölgedeki ticareti zamanla tekeline alarak bölgenin öne çıkan simalarından biri olmuştur. Trabzon Kongresi Başkanlığı, Erzurum Kongre Üyeliği, Mebusluk ve TBMM II. Dönem Gümüşhane Milletvekilliği yapmıştır.
EN SIKI MUHALİF
Ancak Zeki Bey’i Cumhuriyet tarihinin önemli simalarından biri haline getiren ne ticari ilişkileri ne de içinde yaşadığı sosyal çevredir. Millî mücadele yıllarından itibaren sivrilen yapısı ile Mustafa Kemal Paşa’nın karşısına genellikle muhalif olarak çıkmış sayılı karakterden birisidir. Bu karşı duruşların şiddetlisi Hilafetin kaldırılma meselesinde olmuştur. Hilafetin kaldırılarak Osmanlı hanedanının ülke sınırları dışına çıkarılması hususunda yapılan 431 sayılı kanuna ret oyu veren tek vekildir.
SAĞLAM BİR KUVAY-I MİLLİYECİ
İlk muhalefet Sivas kongresinde başlamıştı. Aslında herkes kongreleri Mustafa Kemal Paşanın organize ettiğini sanır. Lakin bu durum büyük bir tarihi yanlıştır. Kongreler Müdafaa-i hukuk cemiyetleri tarafından organize edilmiştir. Mustafa kemal paşa bu kongrelere temsilci olarak katılmış ve ön plana çıkmıştır. Erzurum kongresi tertip edildiğinde üye sayısı dolmuştu. Mustafa kemal Paşanın Kongreye katılabilmesi için bir üyelik yer lazımdı lakin bulunamıyordu. Ancak Dursunbeyzade Cevad Bey’in kongre üyeliğinden istifası üzerine Mustafa Kemal Paşa kongreye katılmıştır. Mustafa kemal paşanın Kongreye askeri üniforması ile katılmak istemesini Zeki Bey’ hatıratında şu şekilde anlatmaktadır;
“Camekanlı kapı açılır açılmaz bütün ihtişâmı ile büyük üniformasıyla kaşıklı, püsküllü apoletleriyle irili-ufaklı umum nişanlarıyla ve Yâverân-ı Hazret-i Şehriyârî kordonu ile arkasında da yüzbaşı Cevad ve diğeri Mülâzım Receb Zühdü aynı büyük üniforma ile içeri girmesinler mi!.. Zavallı millet. Öteden beri şatafat bu dârât (gösteriş) ve bu debdebenin zebûnu değil midir? Böyle alıştırılmış devir her ne olursa olsun ismine ne nâm verilirse verilsin büyük, buradaki büyüklük ilmen ve irfânen değil mevkî itibâriyle bu nâmı ihrâz edenler alt taraflarındakine dâima hakaretle bakmayı, hin-î hâcette (gerektiği zaman) tahta kurusu gibi onları ezmeyi ve mutlak olarak kendilerine itaat ettirmeyi isterler.
Mustafa Kemal Paşa bu hareketiyle murahhaslar üzerinde yapacağı te’sîri çok iyi olarak keşfetmişti. Ve nitekim öyle de çıktı.O dârât, debdebe ile kılıç şakırdılarına karşı murahhaslar (delegeler) hep birden ayaklanmasınlar mı? Işte o vakit taş kafamdan fırladı, ayağa kalkmayan ben ve Rauf Bey’den başka kimse kalmadığını görünce ben de yerimden fırladım. Gayet sert ve haşin bir sadâ ile:
- Efendiler oturunuz! Paşa hemen dışarı çıkınız, daha istifanâmenizin (Askerlikten istifanın) mürekkebi kurumadan kongre üzerinde bir te’sîr icrâ etmek için bu kıyafetle gelmenize çok teessüf ederim. Hemen çıkınız, başka bir elbise ile gelirsiniz” diyerek elimle de kapıyı gösterdim. Ve kongre salonunu mevtâî (ölü gibi) bir sükûn kapladı. Yalnız yanımda oturan Rauf Bey:
- Zeki ne yaptın” diyerek, o kudretli elleriyle sol bacağımı öyle bir sıktı ki, tam bir hafta siyah kaldı. Mustafa Kemal Paşa üç dakika süren bu sükûtu sonrasında konuşmaya başladı ve , Efendiler, şimdi bu dakikada kanaat getirdim ki, bu memleket hiçbir vakit istiklâlini zâyi etmeyecek. Bilakis parlak istikballere mazhar olacaktır. Zirâ içimizde medenî cesâretini hiçbir kuvvetin eğemeyeceğini ben de îman ettiğim (eliyle beni göstererek) böyle şahıslar oldukça bizler yaşayacağız. Bu bizim hakkımızdır.
Bana doğru bir adım atarak elini uzattı ve sivil elbisesi olmadığı için bunlarla gelmeye mecbur olduğunu beyân-ı itizar etmesi (özür dilemesi) üzerine cevâben:
“- Paşa, paşa üzerindeki hâkî elbise bizim için kâfî idi. Paşalık işaretlerini kaldırınız, Avcı biçimi sivil bir elbise olur. Nitekim içimizde o kıyafette birkaç arkadaşımız da vardır. Size ise yevmî (günlük) giyilen askerî üniformaya da kanaat etmeyerek büyük üniforma, yâverî kordonu ve bütün nişanlarınızla buraya gelmeniz çok açık söyleyeyim ki hüsnüniyete delâlet etmez. Bununla beraber burada oturamazsınız. Tâ ki sivil giymedikçe burayı şimdi terk etmeniz icâb ediyor. Aksi takdirde biz salonu terk ederiz.”
İşte Gazi komutan ile Kadirbeyoğlu’nun ilk tanışması böyle olmuştu. Zeki bey artık Anadolu coğrafyasının her tarafında tanınan bir sima haline gelmişti. Erzurum kongresi dönüşünde Mustafa Kemal Paşanın asker üniforması ile kongreye katılmak istemesini protesto eden Trabzon üyesi Ali Şükrü Bey’in protesto metnine imza atan 2 kişiden de birisidir Kadirbeyoğlu. Bu protestoya imza atan Ali Şükrü Bey, Eyüpzade İzzet Bey ve Zeki Beydi.
SIKINTILARLA GEÇEN SEÇİM
Millî mücadele sonrasında oluşturulan ikinci Meclis’e bağımsız aday olarak Gümüşhane Mebusu olarak seçilen Zeki Bey Ankara’ya geldiğinde büyük sıkıntılar ile karşılaşır. Ankara öncesinde de çok büyük sıkıntılar ile karşılaşmıştır. Polis ve askerin türlü zorlaması evrak kaçırmalar oy kayıpları gibi kendisine yapılan pek çok usulsüzlüğü hatıralarında anlatmaktadır. O dönemde Cumhuriyet Halk Fırkasının tek parti olarak girdiği seçimlerde parti tüzüğünde olan bir madde vardır. Mebus adaylarını Cumhuriyet Halk fırkası genel başkanı seçecektir diye. Zeki Bey’in yerine Hasan Fehmi Bey aday gösterilmişti. Ancak Zeki Bey bölgesinde çok sevilen bir simaya sahipti. Bağımsız olarak girdiği seçimde milletvekili seçilmiştir.
Ankara’da Zeki Bey’in seçimlere hile karıştırdığı söylentisi dolanmaktadır. Şaibeli bir vekil olmak istemediğini Dahiliye vekaletine bildiren Zeki Bey Gümüşhane seçimlerinin iptalini ister. Ancak durumun farkında olan Fethi Bey(Okyar) söylentilerin önüne geçer ve vekilliğini kutlayan bir telgraf ile durumun hakimiyetini sağlar. Ancak sıkıntı bitmiş değildir. Meclisteki oturumlara katılmak için geldiğinde ise Vekillik mazbatasını vermezler Zeki Kadirbeyoğlu’nun. Durumu biraz araştıran Zeki Bey sonunda Mazbata Encümeni üyesi Yusuf kemal Bey’e ulaşır. Ancak aldığı cevap daha da zordur. Yusuf bey “Zeki Bey senin işin mazbata işi değil, Doğrudan doğruya Paşanın emridir. O emir vermedikçe bu mazbata Heyet-i umumiye sev edilemez” cevabını verir. Zeki Bey iyi bir dostu ve hemşerisi olan Hasan Fehmi Bey’e(Ataç) gider. O da paşayı kastederek “Evet bu mesele öyledir. Senin yalnız müstakil olarak bu meclise iştirak etmeni hazmedemiyor” diye cevap verir. Bunun üzerine “Hakimiyet bilâ kayd-ü şart milletindir levhasını ima ederek “Bu levha canlı bir mahluk değildir ki yüzü kızarsın” der.
Mazbatasını alan Zeki Bey 3 Mart 1924’te mecliste en sert tartışmalarının yapıldığı o günde görüşmelere katılır. Mecliste tartışılan konu Hilafetin ilgası ve Hanedanın yurt dışına sürgün edilmesi meseledir. Kanun tasarısına en sert tepkiyi gösteren Zeki Kadirbeyoğlu ve Dadaylı Halid unvanı ile anılan, istiklal Harbinde Yunan baş komutanını esir eden Miralay Halid Bey’di. Zeki Bey’i saray casusluğu ile suçlayanlar dahi vardı. Mustafa Kemal Paşa konuşmalarında sürekli Zeki beye yükleniyordu. Konuşma hakkı alan zeki bey paşaya dönerek “Paşa!... Ben ne hanedandanım ne de mensuptum. Ben bir hakikati ve kendi görüşümü müdâfaa ediyorken, siz boyuna işaret vererek karşıma adam çıkarıyorsunuz. Ben senin gibi de Bendegân-ı hazret-i Şehriyarîden değilim!... Mektepten çıkıyorken sadakat yeminini ben değil sen yaptın. Kızaracak yüz benim yüzüm değildir” diyerek meclis salonunu terk eder.
Zeki Bey karşılaştığı bu sıkıntıları ifade etmek için Neyzen Tevfik’in bir dizesini dile getirmiştir.
“Saz yine o saz, teller değişti,
Yumruk o yumruk, eller değişti”
ONUN SİYASETİ HEP SIKINTILARLA GEÇTİ
Terakkiperver günlerinde de çektiği sıkıntılar devam etmiştir. Şeyh Sait isyanına destek verdiği ve Mustafa Kemal’e düzenlenen İzmir suikastına karıştığı gerekçesiyle çeşitli soruşturmalar geçirdi. Ancak o paşanın öldürülmesinin bu ülkeyi sonu olmayan bir uçuruma götüreceğini sık sık ifade ediyordu. Paşa ile anlaşamadıkları tek mesele kurulan yeni devletin de eski uygulamalar ile yönetilmesi durumuydu. Gözaltına alındı. Serbest bırakıldıktan sonra ise sürekli polis gözetiminde yaşadı. Çevresindeki insanlar fişlenmemek için ondan uzak duruyorlardı. Ticari faaliyetlerine engel olundu. Bir dönem hanesinin geçimini sağlayamayacak duruma getirildi. Mutlakiyeti, Meşrutiyeti ve cumhuriyeti gören adam olarak tarihe geçti Zeki Kadirbeyoğlu. 9 Temmuz 1952 senesinde hayata gözlerini yumdu
Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim