KUDÜS'ÜN KISA TARİHİ 3
1.CİHAN HARBİ BAŞLARINDA KUDÜS
Almanya ile Osmanlı Devleti arasında 2 Ağustos 1914’te bir ittifak anlaşması yapılmıştı. Hemen ardından 10 Ağustos 1914’te Alman Genelkurmay Başkanı Von Moltke Enver Paşa’ya F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2009-19/2 330 gönderdiği yazıda, Osmanlıların üzerine mümkün olduğu kadar çok Rus ve İngiliz kuvvetlerini çekmesi, enerjik bir çabayla İslam ihtilalini gerçekleştirmesi, bu amaçla Kafkasya’ya karşı harekete geçilmesi, özellikle Mısır’a karşı bir sefer yapılması ve Avusturya’nın yükünü hafifletmek için mümkün olduğu kadar çabuk savaşa katılmasını istemişti. Bu doğrultuda Türkler, yapılan hazırlıkların ardından İngilizlere karşı Birinci Kanal Seferi’ni düzenlemişti. Sefer başarısız olmuş ve yeni bir sefer hazırlıklarına başlanmıştı. Çanakkale Cephesi’nin açılması ve 1915 yılı sonuna kadar sürmesi, Mısır’a karşı yeni seferin yapılmasını 1,5 sene geciktirmişti. Ağustos 1916’da yapılan İkinci Kanal Seferi de başarısız olmuş ve İngilizler Türkleri Sina çölünün dışına itmeyi başararak Mısır ve Süveyş Kanalı’nın güvenliğini garantiye almışlardı.
Osmanlı Devletinin çekildiği hat olan Gazze-Birüssebi hattı Filistin’e saldıran İngilizler için büyük ir direniş bölgesi durumundaydı. Türk orduları İngiliz sömürü ordularına karşı burada büyük bir mücadele vermişlerdir. İngilizlerin Mart ve Nisan 1917’de Gazze’ye düzenlediği iki önemli saldırı, başarısızlığa uğramıştı. Bunun üzerine Mısır Sefer Kuvveti Komutanı General A. Murray’ın yerine, General E.H.H. Allenby atanmış ve kendisine her türlü destek verilmişti. Hatta İngiliz Başbakanı D. Lloyd George, Allenby’e, Kabine’nin Noel’den önce Kudüs’ün ele geçirilmesini beklediğini söylemişti.
Kudüs ve çevresinde İngiliz baskısı artarken Osmanlı Devleti bu durumu iyi değerlendirememiş ve Bağdat üzerine yoğunlaşmıştır. Bu yoğunlaşma “yıldırım orduları” projesini ortaya çıkarmıştır. Kısa sürede Yıldırım orduları grubu Komutanlığı oluşturulmuş ve başına da Alman General Falkenhayn atanmıştı.
İNGİLİZLER KUDÜSTE
İngilizlerin Filistin’deki tehdidinin arttığı konusunda Türk ve Almanların anlaşmaya varması üzerine, Bağdat’ın kurtarılması için oluşturulan “Yıldırım” Filistin’e gönderilmiş ancak çok geç kalınmış ve Türkler yarı hazır bir durumda yakalanmıştı. Hazırlıklarını tamamlayan General Allenby, 31 Ekim 1917’de Birüssebi ve Gazze üzerine saldırıya geçmişti. Türkler, gelişen İngiliz saldırısı karşısında dayanamamış, önce Birüssebi, ardından da Gazze elden çıkmıştı. İngiliz başarısı, bununla sınırlı kalmamış ve geri çekilmekte olan Türkleri takip etmişti.
40 gün süren takip ve muharebeler sonunda Türkler 8/9 Aralık gecesi Kudüs’ü boşaltmak zorunda kalmıştı. 11 Haziran 1916’da İslam’ın kutsal kenti Mekke, İngilizlerin kışkırtması sonucu isyan eden Şerif Hüseyin’in eline geçmişti. 11 Mart 1917’de İngilizler Halifeler kentini yani Bağdat’ı ele geçirmişti. Bu, Mekke’nin düşmesinden sonra Türk prestijine indirilen ikinci bir darbe idi . Aynı yıl dokuz ay sonra, Kudüs’ün 9 Aralık 1917’de İngilizlerin eline geçmesi, üçüncü darbe olmuştu. Artık dinî semboller olan büyük şehirler Türklerin elinden çıkmıştı. Daha kötüsü İngilizler, bunu sürekli bir propaganda malzemesi yaparak hem işgalleri altındaki İslam topraklarında Osmanlı sempatizanlığını yok etmeye çalışmış, hem de Osmanlı egemenliğindeki topraklarda yaşayan Arapları kendi tarafına çekmek için bulunmaz bir fırsata sahip olmuştu. Osmanlının Arap aşiretlerinin ihaneti başta olmak üzere pek çok sebepten dolayı kaybettiği bu bölgeden elinde kalan tek şey Fahrettin Paşa’nın canı pahasına İstanbul’a ulaştırdığı Kutsal emanetler olmuştur.
1.Cihan Harbi sırasında Kudüs’ün İngilizler tarafından alınması tüm Hristiyan coğrafyasında sevinçle karşılanmıştır. 800 yıl sonra Modern bir haçlı seferi ile Kudüs Hristiyanların eline geçmişti. Savaşta birlikte saf tuttuğumuz Almanya da bile Kilise çanları aralıksız Kudüs’ün yeniden alınmasından duyulan sevinç için çalıyordu.
ATATÜRK VE KUDÜS
Ülkemiz için gerek İslami hassasiyetleri gerek kutsal bir şehir olması, ayrıca tarihimizde önemli bir yer tutması nedeniyle Kudüs, çok önemli bir şehirdir bizim açımızdan. Siyasi düşünceler ne olursa olsun neredeyse ülkedeki düşünürler siyasetçiler ve halkın büyük çoğunluğu Kudüs konusunda aynı hassasiyetle sahiptir ve Geçmiş dönemde de böyle olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucu önderi Gazi Mustafa kemal Atatürk'ün 1937 yılında mecliste yaptığı ve bir Hint gazetesinde yayınlanan konuşmasında Kudüs hakkında söyledikleri, bu konuda bağlayıcı niteliktedir.
O dönem İngiliz mandası altında bulunan Kudüs ve Filistin hakkında yaptığı açıklamalar Bugüne Işık tutacak derecede çarpıcı niteliktedir.
Atatürk, Filistin konusuyla ilgili Haziran 1937’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde şu konuşmayı yapmıştır:
“…Araplar’ın arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa bir kaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet’in mukaddes yerlerini Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız.
Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet’e lakayt olmakla itham edildik. Fakat bu ithamlara rağmen Peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bu gün kanımızı dökmeye hazırız.
Atalarımızın, Selahaddin`in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bu gün, Allah’ın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğinden şüphemiz yoktur.”
Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim