Çağın Hastalığı: Depresyon
Özalp, gazetemize yaptığı açıklamada, halk arasında üzgünlük ve mutsuzluğun sıklıkla depresyon olarak bilindiğini, ancak majör depresyonun hekim tarafından koyulan tıbbi bir tanı ve günlük depresif ruh halinden farklı olduğunu belirtti.
Yaygın Bir Hastalık
Major depresyonun yaygın bir hastalık olduğunu ifade eden Özalp, “Kişilerin gün boyu süren mutsuzlukla birlikte hayattan ve günlük etkinliklerden keyif alamama, dikkat ve konsantrasyon sorunları, uyku ve iştah bozuklukları, karamsarlık, özgüven kaybı, zaman zaman intihar düşünceleri ve planları gibi yakınmaları olabilmektedir. Yaklaşık olarak her 5 kişiden biri hayatta en az bir kez Major Depresyon geçirmektedir. Major Depresyon kişinin fiziksel sağlığını tehdit eden, iş gücü kaybı gibi ciddi sosyal sorunlara yol açan ciddi bir halk sağlığı sorunudur” dedi.
En Sık Ölümcül Hastalık Olacak
Depresyonun 2020 yılında kalp hastalıklarından sonra en sık ikinci ölüm nedeni olacağının düşünüldüğünü vurgulayan Özalp, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Depresyon intihar sonucu ölümlerin yaklaşık olarak yarısından sorumludur, aynı zamanda ek hastalıklara neden olmaktadır. Örneğin depresyonun kalp hastalıkları için bağımsız risk faktörü olduğu gösterilmiştir.
2 hafta boyunca mutsuzluk, günlük işlerinde isteksizlik, halsizlik, kendini enerjik hissetmeme, özgüveninde azalma, uyku ve iştah değişiklikleri, hayattan keyif almama gibi yakınmaları olan kişilerin, hızla aile hekimleriyle ya da bir psikiyatri uzmanıyla görüşmeleri gerekmektedir. Yakınlarında benzer yakınmaları olan kişilerin de yakınlarını hekim başvurusuna yönlendirmeleri hem kişisel sağlıkları hem de toplum sağlığı açısından çok önemlidir.”
Kadınlarda Daha Sık Görülüyor
Depresyonun kadınlarda erkeklerden daha sık görüldüğünü, bu nedenle kadınlarda intihar girişiminin erkeklerden daha sık olduğunu, bu nedenle depresyonun kadınlar için bir kat daha önemli olduğuna işaret eden Özalp, “Kadınlar, hormonsal yaşam döngüsünden etkileniyor. Yaşlılık çağında da bir depresyon oluyor ama gençlik döneminde de görüldüğü için sadece menopozla ilişkilendirmeyiz. Kadınların daha sık depresyona yakalanmaları aynı zamanda bir araştırma konusudur. Biyolojik yapı gereği hormonların da etkisinin olduğu bir durum. Hem stres yatkınlığı ile ilgili olduğu gibi aynı zamanda toplumsal nedenleri de var bunun. Kadınların yaşadığı ağır stres ve zaman zaman yaşadığı şiddetin sonucu olarak ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu.
Toplumun 5’te 1’i Yakalanıyor
Özalp, toplumun beşte birinin yaşamında bir kere depresyona yakalandığını kaydederek, şöyle devam etti:
“Yaşam stresi arttıkça, gelir düzeyi düştükçe, fakirlik, sosyal sorunlar bunların her biri depresyon riskini artırıyor. Gümüşhane’deki durum da ülkenin bütününe benzer durumda. Depresyonu sık olarak görüyoruz. Her yaş grubunda görüyoruz depresyonu. Çocukluk döneminde başlıyor, 65 yaş üzerinde de depresyon sıktır ama tüm yaş gruplarını etkileyen bir hastalık ve aslında 65 yaş üzerinde çoğu hastalığı daha sık görürüz.”
İş Kaybına Neden Oluyor
Depresyonun iş kaybına neden olduğunu dile getiren Özalp, “Gençlik döneminde meydana gelen depresyonla birlikte intiharları görebiliyoruz. Depresyona giren kişilerin yüzde 15’i intihar girişiminde bulunuyor. İntihara bağlı ölümlerin belki de yarısından fazlası depresyon sorunu ve gençlik dönemindeki yaşam kaybının bir nedeni aslında depresyon. Bu nedenle genç yaş için önemsediğimiz bir hastalık” dedi.
Genetik Hastalık
Kendilerinin çocuk psikiyatrisi uzmanı olmadıklarını ancak depresyonun genetik nedenlerinin de olduğunu kaydeden Özalp, açıklamasında, “Ailede depresyon vakası varsa çocuklarda da olma ihtimali artar. Çocukluk döneminde görülen depresyon biyolojik genetik nedenler hem de aile tarafından yapılan istismar, ihmal durumu olabilir. Bunlara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Okul çevre sorunları etkili olabilir, ailenin yaşadığı bir stressin etkisi olabilir. Aile içi şiddet, ailenin parçalanmış olması gibi nedenlerle de olabilir. Çocuklarda aniden okul reddi başlayabilir. Çocukta konuşma bozuklukları başlayabilir, çocuk yaşından daha küçükmüş gibi konuşmaya başlayabilir, çocuk depresif durumunu farklı şekillerde ifade edebilir. Erişkinlerde görülen iştahsızlık, uyku problemleri, kilo kaybı çocuklarda da i görülebilir. Tuvalet eğitimi olan bir çocuk tuvalet eğitimini kaybedebilir. Öyle bir geri dönüş yaşanabilir” diye konuştu.
Tedavi Yöntemleri
“Depresyonun oturmuş tedavi protokolleri var” ifadesini kullanan Psikiyatri Uzmanı Özalp, “Bu protokollerin içinde de kişinin durumuna bağlı olarak çeşitli tedavi şekilleri var. Bir grup hasta bütün protokollere rağmen kronik bir şekilde bu hastalığı yaşayabiliyor. Bütün tedavilere rağmen bütün belirtilerin ortadan kaldırılamadığı durumlar ortaya çıkabiliyor. Bu aynı diğer hastalıklardaki gibi şeker, kalp hastalığındaki gibi elimizdeki tedavilerle ancak durumu sabitleyip tamamen çözemediğimiz durumlarla karşılaşabiliyoruz. Hastaların 3’te 1 lik kısmında bütünüyle tedavi sağlanamıyor. Bütünüyle bir tedavi olmasa da kişinin yaşam işlevselliğini yerine koyabiliyoruz, aile ilişkilerini düzeltebiliyoruz. Hastalık tamamen ortadan kalkmıyor ama tedaviyle onunla birlikte yaşanabilir hale geliyor” dedi.
İlaçlar Bağımlılık Yapmıyor
Özalp, kullanılan ilaçların bağımlılık yapmadığını da dile getirerek, “Bağımlılık yapıcı bazı sakinleştirici ilaçlar belirli dönemlerde kısa bir şekilde kullanılabiliyor. Burada bu ilaçların hekim kontrolünde ve kısa bir süre için kullanıldığını tekrar belirtelim. Dolayısıyla bizim tedavilerimizin bağımlılık yapıcı bir etkisi yok. İlaçların hasta tarafından kesilmesi durumunda ilaçların bir takım kesilme belirtileri ortaya çıkabiliyor. Bu belirtiler kişinin konforunu bozan belirtiler olarak ortaya çıkabiliyor”
Mevsimsel Seyirli Depresyonlar
Kişilerde mevsimsel depresyonların da olabileceğini ifade eden Özalp, şöyle dedi:
“Yüzde 10-12 gibi bir oran belirli bir grup hastada mevsimsel bir seyir olabiliyor. Sonbahar ve ilkbahar aylarında kendisini gösterebiliyor. Depresyon aslında tek başına bir hastalık da değil farklı farklı hastalıklar da ortaya çıkabiliyor. Major depresyon dediğimiz şey hastalığın bipolar hastalığı var ve bu bipolar hastalığında depresyon dönemi var. Bipolar da mevsimsellik daha çok görülür. Bipolar da bir depresyon dönemi bir de manik dönemi vardır. Daha neşeli aktif geçen bir dönemdir manik dönem. Depresyonda çöküntü dönemi bu hastalıkta mevsimselliği daha sık görürüz. Uykusuzluk depresyonun bir belirtisi. Kimi hastada aşırı uyku olur ama genellikle görülen uykusuzluktur. Uykular parçalı olur. Sabah erken uyanırlar ve uykuya devam edemezler. Bu durumlarda depresyon belirtisi olabilir.”
İbrahim Özdemir-Figen Tok
Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim