STK VE GÖNÜLLÜLÜK

Bu hafta yazmak veya yazmamak arasında kaldım. Bütün gazetelerin bütün sayfaları siyah olsa bakıp mateme dalsak acımız geçer mi bilemedim. Evet, ülke olarak zor bir hafta geçirdik. Vatanımızın bölünmez bütünlüğünü korumak adına görev yapan asker ve polislerimizin şahadete ulaşmaları bizleri derinden üzmüş durumdadır. Bir yandan hayat acısı ve tatlısı ile devam ettiği için sorumluluklarımızı her alanda yerine getirmek durumundayız. Vatan uğruna şahadete olaşan tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifa diliyorum. Allah bizlere de bir gün şehit olmayı nasip etsin temennisi ile bu haftaki yazıma başlamak istiyorum.

Gönüllülük üzerine yazmak istedim. Gönüllülüğün tarifine baktığımızda bir işin karşılıksız yapılmasına bütün kaynaklarda rastlarız. Peki, yapılan şey karşılıksızımıdır?

Gönüllülük elbette maddi beklenti içerisinde olmadan bir sorumluluğu yerine getirmektir. Fakat karşılıksız değildir. Örnek verecek olursak hukukla ilgili faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşu gönüllüsü daha adil bir hukuk sitemi beklentisi ile o örgütün gönüllüsü olmuştur. Veya yardıma muhtaç insanlara destek olmak için var olan bir sivil toplum örgütünde yer alan bireylerin beklediği karşılık aç ve evsiz insan sayısını azaltmaktır. Bir eğitim sivil toplum kuruluşu gönüllüsünün beklentisi ise şüphesiz daha kaliteli ve ideal eğitim sistemi oluşmasıdır.

Örnekleri çoğaltmak mümkün olacaktır. Bir çevre sivil toplum kuruluşu için gönüllülüğe gelince diğerleri gibi temelinde insan vardır. Ancak birçok sivil toplum kuruluşundan farkı, insan dışında diğer canlıların ve ekosistemin hakkının korunması için faaliyet gösterilmesidir. İçerisinde bulunduğum ve il temsilcisi görevini gönüllü olarak sürdürdüğüm TEMA Vakfı sloganlarına baktığımızda havaya, suya, yeşile ve toprağa gönüllülük fazlası ile vurgulanmaktadır. Evet, ben toprağa, havaya, suya ve yeşile aşık bir TEMA gönüllüsüyüm.

Yunusun Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmekteki kastı sadece insan değildir. Ekosistemin her unsuru Yaradan’ın eseridir. Biz TEMA ailesi olarak bu sorumlulukla 23 yıldır gönüllülük ve savunuculuk çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

Bazen sahadaki gönüllülük ve savunuculuk çalışmaları sırasında geçen birkaç diyalogu paylaşmak isterim. Örneğin vakfımıza gönüllü kazandırmak amacı ile yaptığımız görüşmeler sırasında, doğa savunucuları olduğumuzu, tek derdimizin insan ve canlıların yaşam alanlarını korumak olduğunu ve bunu beraberce yapmak istediğimizi söyledikten sonra gönüllü olmaya davet ettiğimiz bireylerden ‘’ TEMA bize ne verecek ‘’ yanıtını alabiliyoruz.  Yine benzer şekilde şahsıma defalarca ‘’ TEMA’dan ne kadar kazanıyorsun’’ sorusu yöneltilmektedir.

Gelmek istediğim nokta şudur. İnsanların sivil toplum kuruluşlarından beklenti ummaları en büyük yanılgılardan birisidir. Bu beklenti algısının oluşmasına neden olan farklı amaçlı bir takım kuruluşlar halisane niyetli STK’ların gönüllü kazanımlarında olumsuzluklarla karşılaşılmasına neden olmaktadır.

Merak edenler için şu açıklamayı yapmak isterim. TEMA Vakfının hiçbir gönüllüsü, temsilcisi ve yönetim kurulu üyesi bu görevlerini sürdürdüğü için kazanç elde etmezler. Adından da belli olduğu gibi bu faaliyetler gönüllü olarak yürütülmektedir.

Sivil Toplum Örgütleri duyurulamayan seslerin duyurulmasında iyi bir araçtır. Sivil toplum kuruluşları sağlam temeller üzerine kurulup,  bağımsız ve ilkeli hareket ettiği sürece alanında saygınlığı artıp söz sahibi olacaktır. Şu anda ülkemizde ki birçok sivil toplum kuruluşunu gözden geçirin.  Maalesef çoğunluk siyasi bir paydaş gibi hareket etmektedir.

Siyaset üstü bir yapıya sahip olan vakfımız da çok kez sol örgüt, uç gurup gibi lanse edilmeye çalışılmaktadır. Tarafsızlığı ile her zaman ön planda olan TEMA Vakfı’nı yıpratmak için geliştirilen bu yöntem hiçbir zaman amacına ulaşamayacaktır. Çünkü TEMA gönüllü bir halk hareketidir.

Gönüllülüğün anlamını iyi irdelemenizi ve sivil toplum kuruluşlarına destek olmanızı her daim arzulamaktayız. Vakıf kurucumuz Sayın Hayrettin KARACA‘nın bir konuşması sırasında ‘’ üzerinize vazife olmayan işlere karışın’’ demişti. Çok haklı olduğunu bu gün daha iyi anlıyorum. Çünkü her geçen gün toplumdaki vurdumduymazlık artmakta ve bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığı güdülmektedir. Toplumun ve halkın haksızlıklara karşı durmasında en etkin yol sivil toplum ve gönüllülüktür.

Etrafınıza bakıp fikriyatınıza en uygun sivil toplum kuruluşuna katılıp, gönüllü çalışmalarda görev almanız dileği ile.

Sağlıcakla kalın…