“SEL AFET DEĞİLDİR”
Gümüşhane Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdurrahman Dokuz, yağış sonrası oluşan taşkınların afet olmadığını, yaşanan can ve mal kayıplarının dere ve ırmakların taşma düzlüğüne konutlar yapılmasından kaynaklandığını söyledİ.
Dokuz, gazetemize yaptığı açıklamada, konutların mümkünse derelerin taşma düzlükleri dışındaki alanlara yapılması gerektiğini, taşma düzlüklerine kurulan konutların her zaman risk altında olduğunun unutulmaması gerektiğini belirtti.
Dere Kanalı ve Taşma Düzlüğü
Doğal akış yolları boyunca yamaç aşağı doğru akan, kırıntılı kaya parçaları, parçalanmış bitki ve çözünmüş madde taşıyan su kütlesine dere adı verildiğini ifade eden Dokuz, “Dereler dere kanalı ve dere düzlüğü olmak üzere iki kısımdan oluşur. Derenin akış yolu dere kanalı olarak adlandırılır. Taşma düzlüğü ise adından da anlaşılacağı üzere belli periyotlarla su altında kalan dere yatağı kesimidir” dedi.
İnsanlar Suya Yakın Olmak İstiyor
Tarih öncesi çağlardan beri insanlar yaşamak için hep nehir ve deniz kıyılarını tercih ettiklerini kaydeden Dokuz, şöyle konuştu:
“Suya yakın olmak aynı zamanda kolay ulaşım, daha yumuşak bir iklim ve daha verimli topraklar demektir. Kahire, Londra, Paris, Roma ve Moskova gibi büyük şehirler dere vadileri boyunca veya içinde kurulmuşlardır. Bu yerleşim şekli insanları ister istemez taşkınlarla karşı karşıya getirmiştir ve getirmeye devam etmektedir. İnsanlar taşabilecek bu sulara yakın olmasalardı, taşkın belki de bir afet olarak anılmayacaktı. Taşkın, dere kanalı dışındaki alanları belirli bir süre için tamamen veya kısmen su altında bırakan, ani, büyük ve düzensiz su akıntılarına verilen isimdir. Bir taşkın, dere debisinin kanal kapasitesini aşacak kadar büyük olması durumunda oluşur. Taşkınlar tüm doğal tehlikelerin en tanınmış ve en yaygın olanıdır. Taşkınların çoğu birkaç gün içinde meydana gelir. Ancak, ani sel adı verilenler birkaç dakika içinde suların kabarmasıyla oluşurlar.”
Taşkınlar Normal ve Beklenen Olaylardır
İnsanların taşkınlardan sık sık şaşırarak ve hatta sinirlenerek etkilendiklerine dikkat çeken Dokuz, “Bununla birlikte, taşkınları normal ve beklenen olaylar olarak görmek ve uzunca bir süre yağmur düşmesi şeklinde yorumlamak gerekir. Taşma düzlüğü üzerinde yaşamayı tercih eden insanlar burasının eski bir dere yatağı kalıntısı olduğunu ve zaman zaman sular altında kalabileceğini unutmamalıdır. Harşit Çayı’nı bu açıdan değerlendirdiğimizde, taşma düzlüklerinin ağırlıklı olarak tarım alanları şeklinde değerlendirildiğini görüyoruz. Ancak son yıllarda tarım alanlarının yerini yerleşim alanlarına bıraktığı görülmektedir. Bu ise taşkın durumunda can ve mal kaybı riskinin artması anlamına gelmektedir” diye konuştu.
Bağlarbaşı Güzel Bir Örnek
“Bu anlamda Bağlarbaşı Mahallesi’ni güzel bir örnek olarak gösterebiliriz” ifadesini kullanan Dokuz, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bu mahallemizde hali hazırda birkaç tane serpiştirilmiş bina var ama eskiler daha güzel kullanılmış. Evleri tam taşma düzlüğü bitiminde yamaca tırmanmaya başladıkları noktada yapmışlar. Bizim bu kurala uymamız lazım. Evlerimiz taşma düzlüklerine kurduğumuz zaman. Burasının derenin bir yatağı olduğunu unutmamamız lazım. Bizim kendimizi sağlama almamız için yapmamız gereken dere yataklarına veya taşma düzlüklerini yerleşim yeri olarak kullanmayacağız, tarım alanı olarak kullanmaya devam edeceğiz.”
Gümüşhane Kötü Örnek
Gümüşhane’nin taşma düzlüklerinin konutlarla işgal edilmesinin kötü bir örnek olduğunu ifade eden Dokuz, “Bağlarbaşı Mahallesi’nin korunması temennim. Bu bölge de yavaş yavaş yapılaşma ve tahrip edilme yönünde ama bu yaklaşımın yanlış olduğunu söylemek gerekir. Şunu unutmamak gerekir ki, zemin katta, bodrumda oturanlar için büyük risk. 2006 yılında ben Harşit’in kenarındaki lojmanlarda kalıyordum. Vatandaş sabah namazına kalkmak için uyandığında evin içinin su dolduğunu fark ediyor. Çünkü oradaki evlerin hepsi taşma düzlüğünün üstüne kurulmuş. Köprüye kadar olan kısmı hepsi taşma düzlüğü üzerine kurulmuş. Bodrum katları sular altında kalıyor. Bodrum katında yaşayanlar büyük risk altında, ondan sonra da zemin katta yaşayanlar. Birinci katın altına inmemek lazım.
Türkiye Yarı Tropikal Kuşakta
Doç. Dr. Abdurrahman Dokuz, açıklamasında daha şunları kaydetti:
“Yarı tropikal kuşakta yer alan ülkelerde Sonbahar Mevsimi’nde sağanak şeklinde yağan güz yağmurları, kısa süreli olsalar bile, zaman zaman bu şekildeki taşkın durumlarına yol açabilmektedirler. Bunun örnekleri son yıllarda ülkemizde sıkça yaşanmaktadır. Bu yağışlar özellikle bitki örtüsünün zayıf olduğu yüksek engebeli alanlarda moloz akması denilen su-kaya-bitki kırıntısı karışımından oluşan akmalara dönüşebilmektedirler. Bununla birlikte taşkınların büyük çoğunluğu Kış-İlkbahar geçişinde meydana gelmektedir. Havanın ısınmaya başlaması ile birlikte yüksek alanlardaki kar birikintilerinin hızlı bir şekilde erimeye başlaması derelerdeki su seviyesini yükseltir. Buna uzun süreli sağanak şeklindeki yağmur sularının eklenmesi, suyun kanalı dışına çıkarak taşma düzlüğü alanlarını işgal etmesi ile sonuçlanmaktadır. Çok nadir olsa da barajların çökmesi, taşması veya kapaklarının açılmasından kaynaklanan taşkınlara da rastlanılmaktadır. Buralara kesinlikle ev yapılmamalı. Konut yapılıp orada oturulmamalı.”
İbrahim Özdemir-Figen Tok
Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim