OLAY RÖPORTAJ: YUSUF SADIK
Yusuf Sadık kimdir? Kısaca tanıyabilir miyiz?
1938 yılında Dört Konak köyünde doğdum. İlkokulu köyümde okudum. Ortaöğretim ve lise öğrenimi Erzurum’da tamamladım. 1950 yılında girdiğim köy enstitüsünden 1956 yılında ilkokul öğretmeni olarak mezun oldum ve öğretmenliğe adımı attım. İlk görev yerim Torul Çayır Çukurdu. Daha sonra ilkokulu okuduğum okulda öğretmenlik yaptım. Sonraki yıllarda Erzurum Gazi Ahmet Paşa okulunda 1960 yılında Gümüşhane Lisesi’nde fen bilgisi öğretmenliği, Müdür Başyardımcılığı zaman zaman da müdür vekilliği yaptım. Gümüşhane İmam Hatip Lisesi’nde matematik öğretmenliği de yaptım. 1975 yılında açılması düşünülen Ticaret Lisesi’nde kurucu müdür olarak görev aldım. 1976’da Kız Meslek Lisesi’nde müdür vekilliği görevlerinde bulundum. 1970'li yılların sancılı bir dönem olması nedeniyle birden faza üstlendiğim görevleri yerine başarıyla getirdiğimi söyleyebilirim. O zamanlar fahri Beden Terbiyesi Müdürlükleri vardı. Sabahattin Çakmakoğlu'ndan aldığım görevi de 1980'li yıllara kadar sürdürdüm. 12 Eylül darbesinden sonra İl Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı, daha sonraki yıllarda Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğü, 1988'de Siirt Milli Eğitim Müdürlüğü, 91 yılı Ankara'da kurulan talim terbiye kurulunda müşavirlik, Bingöl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden sonra Tunceli İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulundum. En son 1985 yılında Ağrı İl Milli Eğitim Müdürlüğü yaptıktan sonra 1988 emekli oldum.
Gazetecilik serüveninize nasıl başladınız?
Emekli olunca 'ne iş yaparım' diye bir arayış içine girdim ‘ticarette bulunabilir miyim?’ diye düşündüm. Daha sonra İstanbul'da ve çeşitli yerlerden bu konu için destek almak istedim, olmadı. Tabi güçler birleşemeyince bu işleri yapmaktan da vazgeçtik. Çok değerli ticaret erbabı Alişan Ergin arkadaşımla sohbet ederken 'ne yapabilirim?' diye sordum, o da gel gazetenin başına geç dedi. O zamandan bu yana Gazete’nin hem yayın yönetmeliğini hem de başyazarlığını yapmaktayım. O zamanlar iş adamı Aydın Doğan'ın Kelkit'teki açılış törenine katılmıştım, tabi buna yürekten bir gazeteci sıfatıyla katılmıştım. Orada dönemin eski bakanı Oltay Sungurlu ve beni emekliliğe sevk eden Metin Bostancıoğlu vardı ve bakan beni çağırdı, yanına gittim. Benim için 'işinde çok başarılıdır, elinden bir şey kurtulmaz, çok yeteneklidir' gibi cümleler sarf etti Bostancıoğlu. Emekli olduğumu söyledim o ise olsun 'bilgi ve birikimlerinizi basın yoluyla daha iyi aktarırsınız' dedi. Yaşadığım bu anda bu mesleği daha fazla benimsememde etkili oldu. Kendimi bu işe adadım diyebilirim.
Bu süreç içinde ilginç bir gelişme oldu "Avrupa Birliğine Girişleri de Başlar" adı altında yazdığım makale sebebiyle davet edildiğim Doğu Karadeniz bilgi semineri çalışmasında çekilen kura sonucu Türkiye'de 7 gazeteden biri olarak Avrupa, Brüksel ve Londra ziyaret gezilerine katıldım. Orada en çok Londra etkiledi beni, çünkü yüzyıllara uzanan ve dokunan bir tarih atmosferi vardı. Şu an ise gazete işleri ile uğraşıyorum ve herhangi bir mutsuzluk yaşamadığımı da belirtmek isterim.
Gazetecilikle sonradan tanıştığınız için bir bakıma alaylı bir gazeteciyi temsil ediyorsunuz, buna yönelik ne gibi uğraşlar sarf ettiniz?
Bu dönemler içerisinde de boş durmadım ve 3 tane gazetecilik seminerine katıldım ve sertifikalar aldım. Bu sertifikalar ise insana güç veriyor. Konuştuğum yerlerde 'ben alaylı değilim mektepliyim' diyerek sertifikalarımla kendimi savunabiliyorum, tabi bu sertifikaların katkısı çok oldu. Gümüşhane'de Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yaptığım sırada Gümüşhane Gazeteciler Derneği’ni Karadeniz Federasyonu’na üye olmasını sağladım. Bununda ilerisinde Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nda kurucu üye olarak görev aldım. Buradan da yüksek istişare kuruluna seçilerek ödüllendirildim ve bu da beni oldukça mutlu etmiştir.
Köşe yazısı konularını neye göre seçiyorsunuz?
Mesajları verebilmek için tabi öncelikle gündemi takip ediyorum. Okuduğum kitaplardan ve günlük okuduğumuz yazarlardan bir bilgi birikimi oluşuyor zihnimde ve bunları okuyucuyla buluşturmak için de Türkiye gündemiyle örtüşenleri ele almaya çalışıyorum. Bazen günlük bir konuyu ele alırken bazen de bilimsel bir konuyu ele alabiliyorum ama dikkat ettiğim en büyük husus, tüm okuyucuların bu yazıları anlayabileceği bir üslupla yazmak. Yerel ağırlıklı yazılar yazmayı daha fazla tercih ediyorum. Fakat günümüzde çatışmalı ve magazinvari yazılar daha çok okunuyor ama sırf yazılarımın daha çok okunması için böyle bir hamleye girişmeyi düşünmedim ve ilerleyen zamanlarda yapmayı da düşünmüyorum. Topluma tabiki yazar olarak mesajlar veriyorum fakat toplumu yanlışa sevk edecek mesajlar vermemeye özen gösteriyorum.
15 yıllık bir basın geçmişini görmüş biri olarak Gümüşhane'de basının dünü ve bugününe dair neler söylemek istersiniz?
1945 yılına kadar 2 tane gazete vardı; Demokrat Gazetesi ve Kuşakkaya Gazetesi’ydi. Bu her 2 gazete yerel sorunları eleştirerek doğru sonuçlara yaklaşan bilgiler ortaya koymaya çalışıyordu fakat artan maliyetler nedeniyle haftada 2 kere çıkan gazeteler artık haftada 1’e indi. O dönemde yapılan hizmetler asla azımsanamaz. Değişen zaman ve ofset basımın gelişmesiyle gazete sayıları artmaya başladı. Günlük gazeteler artmaya başladı. Dünüyle bugünüyle gazetecilik çok değişti diyebiliriz. Gümüşhane'nin birkaç fersah önünde olan illere nazaran Gümüşhane basınının bu anlamda çok ilerlemeler kat ettiğini söyleyebilirim. Köşe yazıları konusunda da aynı şekilde herhangi bir sataşma durumunun yaşanmaması ve halka doğru bilgilerin aktarılması konusunda başarılı bir basının olduğunu söyleyebilirim. İnsan onuruyla oynayan haberler veya asparagas haberlere yer verilmiyor. Doğrudan halkın sağlam özgür bilgilenmesini sağlayacak haberler yapıldığını söyleyebilirim.
Köşe yazarlığı dışında muhabirlik deneyiminiz oldu mu?
Muhabirlik deneyimim olmadı. Fakat bu konuyla ilgili bir olay geçti başımdan; Bir gün polis evinde bir programa katılmıştım. Dönemin Emniyet Müdürü beni bilirkişiye muhabir olarak tanıttı. Ben de sesimi çıkarmadım. Ertesi gün 'Gümüşhane'de trafik karmaşası' adı altında bir yazı yazdım, koyu bir eleştiri yapmıştım. Birkaç gün sonra polis evine gittiğimde emniyet müdürü yazımı okumuş ve bana hocam ne yaptınız, öyle bizi yerden yere vurmuşsunuz. Bunu ancak bir muhabir yapar diyordum ben ama siz bizi şaşırttınız dedi ve bu olaydan sonra bana muhabir demeyeceğini anladı.
Uzun yıllar farklı yerlerde öğretmenlik yaptınız bu meslekle ilgili neler söylemek istersiniz?
Devletin çatısıdır öğretmen. Bana göre ve öğretmenlik herkesin yapabileceği bir meslek değildir. Ünlü ressam Van Gogh şöyle der “öğretmenlik mi? Asla cüret etme, o ne istiklal ne de mevki vaad eder” 1950 yılında girdiğimiz köy enstitülerinde öğrendiğimiz bilgileri iş hayatımızda kullanılması esasına dayanan bir eğitim aldık. İnsanda yaratıcı bir güç olması nedeniyle çok okumaya yönlendirildik. Dolayısıyla bizim kuşaktaki öğretmenler okuyan ve okuduklarını insanlara anlatmada örnek teşkil eden bir ekolün öğretmenleriydi. Dolayısıyla öğretmen denince benim etlerim titrer. Gümüşhane'de çok sayıda ve her meslek grubunda öğrencilerim vardır. Memlekete öğrencilerimde de faydalı insanların çıktığını görmek, bir nebze işimi layıkıyla yerine getirdiğimi düşündürüyor ve beni mutlu ediyor.
Öğretmenlikle ilgili unutamadığınız bir anınız var mı?
Lise bitirme sınavlarında bir öğrenci sınav esnasında bir baygınlık geçirmişti. Biz öğretmen arkadaşlar öğrenciyi dışarı çıkardık ve öğrendik ki sabah kahvaltı yapmadan geldiği için baygınlık geçirmiş olduğunu anladık, öğrenciye bir şeyler yedirdik ve tekrar sınava girmesine yardımcı olmuştuk onu unutamam ve öğrenci çok iyi yerlere geldi. Bu da beni çok mutlu etmiştir. Bunun dışında maddi durumu iyi olmayan öğrencilere de elimizden gelen yardımı yapmaya hep gayret ettik. Bunun dışında Siirt'te görev yaptığım dönemde yılın öğretmenleri seçiliyordu ve bir arkadaşımız kazanmıştı diğeri ise kazanamadı. Kazanamayan arkadaşımızın oğlu kazanamadığını öğrenince sen zaten ne zaman kazandın ki demişti, arkadaşımız anlattı ve bizde duruma çok üzüldük. Daha sonra milli eğitim müdürlükleriyle bu konuyu bakanlığa taşıdık ondan sonra bütün öğretmenlerin yılın öğretmeni olmasına da vesile olmuştuk.
Yazı yazmak yetenek işi midir yoksa çok okuyarak sonradan geliştirilebilen bir beceri midir?
Yazı yeteneği var olabilir ama iyi bir yazar olmak için gerçekten çok okumak gerekiyor. Bir birikimi nakış nakış işler yazar. 500 bin sayfalık okuduğun kitaptaki izlenimi A4 sığdırmak kolay değil. Bilgi birikimi ve bakış açısı geliştirmek gerekir. Herkes okur ama yazar olamaz. Her baba yiğidin harcı değildir bu meslek.
Gazetecilik mesleğini icra ettiniz bu süreç içerisinde olumsuz tepkilerle karşılaştınız mı?
Yazdığım yazıları aynı anda bütün dünya okuyup takip edebiliyor. Bunları internet sisteminden öğrenebiliyoruz. Şu ana kadar olumsuz tepkilerle çok fazla karşılaşmadım. Bazen abartı yaptığım söyleniyor. Bende bunu insanları örseleyerek değil de överek yapıyorum diyebilirim. Yakın zamanda ‘Yaşadığım kentte olmanın erdemi’ diye yazdığım bir eleştiri yazısı için İstanbul’da GÜSİAD başkan yardımcısı Çetin Kantek beni aradı. Yarım saat benimle sohbet etti yazının ne kadar yararlı ve uyarıcı olduğunu söyledi. Bu tepkileri görmek köşe yazarı olarak memnun ediyor insanı.
Gazetecilik sorumluluğunu tam anlamıyla yerine getirdiğinize inanıyor musunuz?
Ben bir gazeteci ve yazar olarak sorumluluklarımı yerine getirmek toplumu aydınlatmak zorundayım. Aksi takdirde bunun hesabını Allah'a nasıl veririm diye düşünürüm. Yazarlar susmakla suçlu duruma düşerler. Bu konuyla ilgili bir hadis vardır; “Susmak dilsiz şeytandır” der ve bu yolda doğru olmaya çalışıyor, irşat görevini yerine getirmeye çalışıyorum.
Sadece köşe yazarlığımı yapıyorsunuz yayınlanmış bir kitabınız var mı?
Henüz yayınlanmış bir kitabım yok. Ama hazırladığım iki kitabım var. Bir tanesi “Anadolu’yu aydınlatan mumlar” diye bir arkadaşımın adıyla çıkaracağım. Sponsor bulabilirsek yayınlayacağız.
Peki teknolojinin bu kadar gelişmesi sizi nasıl etkiledi? Siz bu değişime, hıza ayak uydurabiliyor musunuz?
Teknoloji sadece beni değil, benim yaşımda olan herkesi etkiledi. Etkili olanlar bundan nasibini aldı. Ben şuanda akranlarıma soruyorum. Telefonu bile sadece arama yapabiliyor. Ama ben en son teknoloji içeren telefon kullanıyorum. Tabletti bilgisayardı gayet iyi kullanıyorum. Benim yaşımdakilerin bu kadar ayak uydurduklarını sanmıyorum. Artık şu açık teknolojiyi kullanamayan insan yaşantısında nesnel bir varlıktan öteye giden durumu yoktur. Teknolojiyi iyi takip etmeliyiz, beni olumlu yönde etkiledi. Önceden günlerce saatlerce öğrenmeye çalıştığımız bilgiyi bir tıkla öğreniyoruz artık.
Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim