OLAY RÖPORTAJ: ÇETİN IŞIK
Çetin Işık kimdir?
1957’de Tekke Köyünde doğdum, ilkokulu köyümde okudum. Ortaokul ve lise öğrenimimi ise Gümüşhane merkezde aldım.
Lisede okurken bir meslek hayaliniz oldu mu?
-Öyle bir hayalim olmadı. Çoğunlukla düşündüğüm şey, pratiğe yönelik bir meslek seçmekti. Bu diş hekimliği de olurdu, mühendislik de, ama tercihim pratiğe yönelik olması yönündeydi.
-Parlak bir öğrenci miydiniz?
- Kendime güvenirim ayağımı sağlam basarım. Ama çok parlak ve iddialı bir öğrenci de değildim. Öyle ki ilkokulu çift dikiş yapmıştım.
-Neden sınıfta kalmıştınız?
-Benim zamanımda Tekke’de bir değirmen vardı. Değirmenin hemen üst tarafında bir çamurluk bulunuyordu. Oraya giderdik. Oynardık, arabalar yapardık. Üstümüz çamur içerisinde kalırdı; bu nedenle okula gitmezdik. Okula gitmeyince de devamsızlıktan sınıfta kaldım.
Öğrenciliğinizi nasıl yaşadınız?
-Dolu dolu… Çocukluğumu da… Çok güzel dönemlerdi… Babam sağlık memuruydu. İmkanlarımız kısıtlıydı. Biz 4 kız, 4 erkek 8 kardeştik. Ama ailemiz okumamızda çok ısrarlı ve etkiliydi. Bugün belki sekiz çocuğu okutmak kolay ama o günün şartlarında sekiz çocuğu okutmak çok zordu. Her babayiğidin harcı değildi sekiz çocuğu okutmak… Özellikle kız çocuklarını…
Ailenin kaçıncı çocuğuydunuz?
Ben erkek kardeşlerimin en küçüğüydüm. Bu nedenle çok şanslıydım. Ağabeylerim hep okumuştu. Ağabeylerimin okumuş olması benim için artı olmuştu. Onlar beni yönlendirdi, öncü oldular. Tabi ailede herkesin okuyor olması, babamızın da bize okumak için teşvik etmesi bizi bir adım önde kılıyordu. Öğretmenlerimiz de çok idealistti. İlkokuldaki öğretmenlerimiz de lisedeki öğretmenlerimiz de bizim üzerimizde çok hakları vardır.
Merak ettim o zamanlar sınıflar kaç kişilikti?
-Ben, 52 kişilik sınıfta okudum. Bu 52 arkadaşımdan 2 arkadaşım hariç hepimiz yüksek okul okuduk. Okumayan iki arkadaşımın babası ise “Alamancı” yani varlıklı insanlardı. O gün ki hocalarımız bize çok emek verdi.
Okul dışında ne yapardınız?
Okul dışında ailece çok çalışırdık. Bağımız, bahçemiz, ineğimiz vardı. Yazın bağımızda bahçemizde çalışırdık; kışın da okulumuza giderdik. Köyü köy hayatı gibi yaşadık. Şehri de şehir hayatı olarak yaşadık. Kışın okuduk, yazın da çalıştık.
Üniversite yaşamına gelirsek?
Lise bitti üniversite sınavlarına girdik. İlk girdiğim zaman kazanamadım. O zaman küçük şehirlerde sınav da olmuyordu. Erzurum’da girdik sınava. Öğretmenliğe puanımız yetiyordu ama ben kafaya koymuştum. Öğretmen olmayacağım. O zaman yaşadığım psikoloji göre ben öğretmenlik yapamam dedim. Ankara’da kursa gittim. Ağabeylerim de oradaydı, onların yanında kaldım. O kısa dönemde çok çalıştık yeniden üniversite sınavına girdim. Tercihler açıklandı, diş Hekimliği, o zamanlar İktisadi Ticari İdari İlimler Yüksek Okulu bünyesinde bulunuyordu.
-Bildiğimiz kadarıyla o dönemlerde sağ-sol çatışması vardı. Bu ortam sizi etkiledi mi?
-Tabi üniversitede sağ-sol çok hızlanmıştı. Okulumuz Emet’te idi, ben ise Bahçelievler’de kalıyordum. Emek o zamanlar solun merkezi durumundaydı. Öyle bir yere gitmiştik ki, ne yapacağız, bilemiyordum. Gümüşhaneliyiz de, serde dobralık var; sağcımız da solcumuz da kıvırmazdı.
Albay emeklisi bir hocamız vardı. Bu hocamızı solcular ele geçirmeye çalışıyorlardı ama başarılı olamadılar. Çareyi okulda boykota gitmekte buldular. Selçuk isimli bir arkadaşımla boykota karşı geldik. Boykotu kırdık ama 700 kişilik bir sol grup içinde akıllı işi değildi. Hemen üzerimize geldiler. Allah’ın emri gibi bizi dövdüler. Neyse ki bana destek veren arkadaş sosyal demokrattı. Arkası sağlamdı; beni hep korurdu. Kurşunlandık; dayak yedik ama bu arkadaş beni hep korudu.
-Zor günler yaşamışsınız?
-O günler kötü günlerdi çok kolay yaşamadık. Ankara’yı bilenler bilir. Emek ile Bahçelievler arasında hep olaylar olurdu. Bu arayı taksiyle geçerdik. Baktık bu işin tadı tuzu yok. Okulda baskılar fazla oluyordu. Bizde de anarşistlik ruhu yoktu ama olaylardan etkileniyorduk. Tabi olaylar o şekilde olunca, ben de artık okulu bırakmaya karar verdim.
Bıraktınız mı yani?
Okulu bitirmek kolay değil. Ya ben birisini öldüreceğim ya beni birisi öldürecek. Yine böyle olaylı günün akşamı eve gittim. Okulu bırakıyorum. Gümüşhane’ye geri döneceğim. Ailede hiç baskı yapmadı. Bırakmayacaksın diye.
O günün ertesi günü bindim otobüse geldim Gümüşhane’ye. Bir buçuk sene boş durdum. Erzurum’a müracaat ettim. Ama Ankara’dan geldiğim için direk bana anarşist gözüyle bakıyorlardı. Bir kesim beni potansiyel suçlu gibi görüyordu. Yani bu orda anarşistti, adeta ele başı gibi bakıyorlardı bana… En son Erzurum Ziraat Dekanlığını yapan Erdoğan ağabeyimiz vardı. O da diş hekimliği fakültesinin dekanı Cengiz Oktay ile komşuydu, altlı üstlü oturuyorlardı. Cengiz Bey sosyal demokrattı. Erdoğan ağabeyimle gittiğimizde ‘Gümüşhaneliler dürüst iyi insanlardır. Ben senin getirdiğin her şeye kefilim’ dedi. Erdoğan abi ile birlikte müracaat ettik. Aradan 5-6 ay geçti. Kurul reddetti. Kurulda da sol ekip var. Hepsi bana karşı ret kullanmış ‘bu terörist’ diye. Cengiz Bey ‘sabırlı ol’ dedi.
Okula alınmadınız mı?
Ben, hazırlanıp yeniden üniversite sınavlarına girdim. Tek tercih verdim, Erzurum Diş Hekimliği Fakültesi. Kazanamadım. Erzurum’dan da ümidi kesmiştim. Ön kayıt olan yerlere başvurdum. Adapazarı Mimarlık Fakültesine gideceğim. Bu kararımı aileme söylemek için postanede telefonla armayı bekliyorum. O zamanlar hemen görüşme imkanı yoktu, 8-9 saat neredeyse bekliyorduk. 2-3 saat bekledim. Doktor olan ağabeyim, nefes nefese yanıma geldi. ‘Gadam’ dedi, ‘senin iş oldu’ Erzurum Diş Hekimliği Fakültesine kabul edilmişsin, deyince sanki yeniden dünyaya gelmiş gibi oldum.
-Zor Günlerdi?
İki yılım gitti ama o kadar mücadeleden sonra tekrar okumaya başladım. Kötü ve zor günlerdi. Hem Türkiye hem de bizim açımızdan. Bu süreçte ailemizin desteği, onların bana vermiş olduğu güven, bu zorlukları aşmamızda önemliydi. Ben öğrenciliğimde de hiçbir zaman çizgimden taviz vermedim, omurgalıyımdır. İnsanın her türlüsünü severim.
Erzurum’da yeniden okula başladınız?
Tabi geldik Erzurum’a. Ankara’daki ortamın değişik versiyonu da Erzurum’da var. Orada da güçlü olanlar diğer grubu yaşatmak istemiyor. Bu memleket hepimize yeterdi. Ama işte farklı ideolojilerin insanları yanlış yönlendirmesi…Velhasıl kelam çok sıkıntılar yaşadık. Tabi ben Erzurum’da güçlü taraf oldum, hep yardım ettim. Benim çektiklerimi başkaları çeksin istemedim. Ankara’da pasiftim tabi ama Erzurum’da rahattım. Sahip çıktığım arkadaşlar şu an hep hekim oldu. Zaman zaman bir araya gelip güzel anlar yaşıyoruz. Bu memleketin kıymetini bileceğiz. Benim güzelim iki yılım gitti anarşiye. Bizim dönemimiz çok zor dönemlerdi ama biz gençler çok idealisttik.
Bir gayeniz bir amacınız vardı yani?
Elbette. Gayemiz amacımız vardı. Şu anki gençlik çok gayesiz, amaçsız. Tabi yaşadığımız zorluklar bize mücadele etmeyi de öğretmiş oldu.
-Memuriyetiniz nasıl oldu?
Ben sadece askeriyede memur olarak çalıştım; o zaman bile ceza aldım. Mezun olduk. Dedim ki ben kimsenin emri altına giremem muayenehanemi açacağım. Ama ben memur çocuğuyum. Para yok, bankaya gidiyorum. Açabileceğim kadar parayı vermiyor bana. Dişçi Osman Yıldırım ağabeyimiz vardı. Akçaabat’ta diş deposu olan Necdet Kanoğlu ile konuşuyor ve beni öneriyor. Ben de kalktım gittim. Necdet Kanoğlu benim araştırdığım aynı malzemeleri çıkarıyor. Benim hesaplarımdan daha uygun çıkıyor. Param olmadığı için senet vermek istedim. Senet almadı. Ödemeyi de nasıl istersen öyle yap, dedi. Ben de sordum ona neden bana bu iyiliği yaptın. Güldü. Dedi bana ki oğlum doktorlarda 45 yaşına kadar sahtekar çıkmaz o yaşa kadar dik, onurlu dururlar, çıkarsa 45 yaşından sonra çıkar. Ve ben 1982’de muayenehanemi açtım. Dört ay içinde çalıştım ve borcumu ödedim. İki yıl çalıştıktan sonra askere gittim. Askere gittiğimde de muayenehaneyi kapattım. Askerlik bittikten sonra döndük Gümüşhane’ye tekrar muayenehaneyi açtım ve o günden bu güne özel muayenehanemde çalışmaya devam ettim.
Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim