• BIST 9632.39
  • Altın 3002.717
  • Dolar 34.5123
  • Euro 36.1711
  • Gümüşhane : -1 °C
  • Trabzon : 8 °C

KAN AKAN YAYLA DERESİ

20.08.2020 14:09
KAN AKAN YAYLA DERESİ
Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı eski adı “Çite” veya “Çitikebir” köyü Girefli, Orta Mahalle, Halilli ve Makrel (Emirler) olmak üzere dört mahalleden kurulu verimli toprakları olan bir köydür.

Köyde Gumeras adlı bir Rum manastırı yıkıntısı yer almaktadır. Ormanlık alan sınırları içinde adına Meryemana ya da Panagia denilen manastır, 905-906 yılları arsında yapılmış. 1100 yıllık bir yapıdır. Devletin zamanında sahip çıkamaması-halkın yoksulluğu ve cehaletinin getirdiği tahribatlarla yok olmak aşamasındadır.

Köy, Türk-Rus Savaşının yaşandığı bir alandır. Kankana yaylasında yüzlerce askerimiz şehit olmuştur. Yayla o yıllarda ormanlık iken, bir Türk baskınına uğramamak için Ruslar tarafından kesilmiş ve yakılmıştır. 22-temmuz-1916 da Torul ve Gümüşhane Ruslar tarafından işgal edildi. Hemen iki gün sonra Rumların yardımı ile Kankana’daki Türk birliğini kuşattı ve çok zayiat verdirdiler. Türkler Avliyana ve Canboğul tepelerine kadar çekildi. Ağustos ortasında Ruslara bir baskın yapmaya geldiler. Gine Rumlar haber verdi. Birliklerimiz Makrel deresi boyunca çok zayiat verdi. Ruslar bu olaydan sonra başka baskınlara uğramamak için Kankana’nın  Makrel’e bakan yüzündeki ormanı Makrellilere kestirip, kerestelerini de Fidigar’daki maden ocağına taşıttılar. Kadınları esir olarak çalıştırdılar.

Girefli’de Muhtar İhsan Demirellerin evi Alay komutanının evi olarak, Mehmet Efendi’nin evi de revir olarak kullanıldı. Aralık 1917’de ateşkes yapıldı. Ocak 1918’de de anlaşma yapıldı. Ruslar ağırlıklarının bazısını gömdü. Bazısını da Kanoslı Mahallesinde yaktı. (Gireflinin alt kısmı)İki gün Türklerin sokağa çıkmasını yasakladılar. Pencereleri bile perdelettiler. Sonra çekildiler. Peşlerinden iki hafta sonra Ermeni çete takibi yapan Topal Osman Çetesinden, iki manga köye geldi. Oradan Gümüşhane’ye kadar köyleri aradılar.  1924’te Rumlar mübadele edilerek Yunanistan’a gönderildi. Giderken ağladı, affedilmeyi beklediler. Ancak yüzlerine bakılmadı. Ruslarla yaptıkları işbirliği unutulmadı.

1479 Torul’un fethinden 7 yıl sonra yapılan Osmanlı tapu kayıtlarında Çit adı Türkçe olarak görülüyor. Ayrıca Uluköy, Kürtün, Beşkilise, Rum köylerinden de Erikli Emrük ve Etgönü köy adlarının Türkçe olduğu görülüyor. Nitekim, mübadelede birçok Rum (Biz Türk’üz, bizi göndermeyin) diye kaymakamlığın önünde ağlamış. Köyün ilkokulu 3 yıllık olarak 1903 te açıldı. Camisi Torul’daki en eskilerden biridir. Tarihi bilinmiyor. Cami Molla Bekir Oğullar, minare ise Kazoğulları tarafından yaptırılmış.

Torul ilçe merkezine 13,5 kilometre uzaklıktaki Büyükçit Köyü Cami Mahallesinde bulunan ve resmi kayıtlara göre kitabesi olmadığı için kesin yapılış tarihi bilinmeyen cami bölgedeki en eski cami olma özelliğine sahip. Öte yandan caminin minaresinin iki kardeşin yaptırdığı, her taşının çelikle birbirine bağlı olması ve denge mekanizmasıyla öne çıktığı ifade ediliyor.

Guş Nene’nin Anlattıkları

Öte yandan 1972 yılında hayata gözlerini yuman “Guş Nene” lakabıyla tanınan Emine Özdemir, Kankana Yaylasında yaşanan Türk-Rus Savaşını şöyle anlatmış:

“Bu yaylada bizimkilerin üç bataryası vardı ama asker sayımız çok azdı. Çok iyi hatırlarım o günleri. Bizim ve çevre köylerin tüm kadın ve erkekleriyle dereden tut, bu Süleyman Pağarına kadar iki metre yüksekliğinden yığma taştan siperler yaptık. 

Ruslar, Şeyran üzerinden Artabel’i aşarak Avliyana’ya girdiler. Askerlerimiz canla başla kendilerini savundular ama başarılı olamadılar. Onların elinde ağır silahlar vardı. Bizimkiler çok dayanamadı. Rusların bir bölüğü Çit deresinden diğer bir bölüğü de tepelerden hücum etmeyi sürdürüyordu. Biz kadınlar ise at, öküz arabaları ile sırtımızla Ardasa’dan takviye için mermi taşıyorduk. Ruslar, Makrel’in üstüne kadar gelmişti. Ağır silahlarla siperde olan bizimkilere durmadan ateş ediyorlardı. Bir hafta sürdü karşılıklı ateş. Bizim mermilerimiz giderek tükeniyor, kalan askerimiz sayılı ateş ediyordu. Rus askerlerinden bir bölümü Makrel Yaylasından diğer bir bölümü de sırttan ateş ederek ilerliyordu. Durmadan şehit veriyor, asker sayımız giderek azalıyordu.

Süleyman Pağarı ile Gurza Pağarı’na şehit olan askerlerimizin ve erkeklerimizin kanları karışıyor, sular adeta kan akıyordu. Ruslar ilerledikçe ilerledi beyim. Bizimkilerde mermi gittikçe tükeniyor, ateş edemez hale geliyorduk. Toplarımızın mermisi tükenmişti. İki elin parmakları kadar kalan askerlerimizi de şehit etti Ruslar. Tek bir askerimiz ve erimiz kalmayıncaya kadar hepsini şehit ettiler.

Çok kanlı çatışmalar oldu bu yaylada çok. Ben ve birkaç tane kadın ile az aşağıda Cicar Ali’nin Çökek’teki çoban kulübesindeydik. Kulübe görülmüyordu. Sinmiştik kulübenin içerisine ve birbirimize sarılmıştık. Çökeğin sağından ve solundan iki patika yol vardı. Askerlerimizi şehit eden Ruslar nara atarak, havaya mermi sıkarak köyümüze iniyorlardı. Bizi görmediler. Son Rus askeri geçinceye ve ortalık sessizliğe bürününceye kadar çoban kulübesinden dışarı çıkmadık. Silah sesleri artık hem bizim köyden hem de karşı köy Çitisağır’dan geliyordu.

Çoban kulübesinden sağa sola bakarak çıktık. Kimseler görmesin diye yayla sularının aktığı Zirida Deresine çevremizi kolaçan ederek indik. Çok az olan derenin suyu adeta kan akıyor, su kıpkırmızıydı.

İki kat, başlarımız önde her tarafı kontrol ederek dere içerisinden yaylaya doğru sine sine çıkıyorduk. Yaylaya çıktığımızda her yer barut kokuyor, bataryalarımız yerle bir olmuştu. Sağ kalan askerimiz ya da erimiz var mı diye baktık. Ruslar tek bir askerimizi ve erimizi sağ bırakmamış hepsini şehit etmişlerdi.

İki gün doğru dürüst yemeden içmeden mezar kazıp şehitlerimizi tek tek toprağa gömdük. Askerimizin silahlarını topladık. Bulduğumuz iplere sardık silahları. Sırtımıza aldık. Çökek’teki çoban kulübesine getirip gizledik. Köye indiğimizde ise yaşlı erkekler, kadın ve çocuklardan başka kimse yoktu. Benim herifi iki üvey üç de öz çocuğumuza sarılmış olarak evin köşesinde otururken buldum. Altmış yaşındaki sağır imam yaşlı gözlerle bana bakıyordu. Çocuklarımız ise hiç ses çıkarmıyor, hala korkudan tir tir titriyorlardı.”

Haber: İbrahim Özdemir

Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Gümüşhane Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim