• BIST 9659.96
  • Altın 3002.717
  • Dolar 34.5123
  • Euro 36.1711
  • Gümüşhane : -2 °C
  • Trabzon : 7 °C

GERÇEK BİR FATİH

30.05.2019 14:14
GERÇEK BİR FATİH
İstanbul, tarih boyu pek çok devlet tarafından defalarca kuşatıldı. Ancak bu kuşatmaların hiçbiri sonuç vermedi. Ta ki Fatih Sultan Mehmed’e kadar…

Tarihi detaylı bir analize tabi tutulduğunda görülecektir ki içerisinde lider vasıflı pek çok devlet adamı yetiştirmiştir. Gazetemiz muhabirlerinden Tarihçi-Yazar Serhat Doğan’ın başlattığı “Hakanlar divanı” adlı yazı dizisinde “Fetih ki etkileri hala devam etsin” sözleriyle ne kadar önemli bir fetih olduğunu bizlere gösteren “İstanbul’un Fethi”ni derledi.

İstanbul, tarih boyu pek çok devlet tarafından defalarca kuşatıldı. Ancak bu kuşatmaların hiçbiri sonuç vermedi. Ta ki Fatih Sultan Mehmed’e kadar…

İstanbul’un Osmanlılar tarafından ilk kez kuşatılması 1391’e dayanır. Kent, I. Bayezid tarafından kuşatıldı ama sonuç alınamadı. I. Bayezid, iki kez daha ordusuyla İstanbul önlerine dayansa da sonuç değişmedi. Osmanlı dönemindeki bir başka kuşatma ise 1412 yılında Şehzade Musa Çelebi tarafından gerçekleştirildi. Sonuç yine aynıydı, kentin güçlü surları yine aşılamadı... İstanbul’u Fatih’ten önce son kuşatan padişah ise II. Murad oldu. Fatih Sultan Mehmet’in babası olan II. Murad, Küçük Mustafa’nın İznik’te padişahlığını ilan etmesi üzerine kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı.

Hz. Muhammed’in Hadisi

İstanbul’un fethedilmesi Osmanlı Devleti açısından pek çok nedenden ötürü gerekliydi. Bunun ilk sebebi, Hz. Muhammed’in bir hadisinde İstanbul’un alınışını müjdelemesiydi: “Kostantiniyye elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir.” İstanbul’un fethi siyasi sebeplerden dolayı da gerekliydi. Bizans İmparatorluğu, şehzadeleri kışkırtıyordu. Şehzadeler birbirine düşerek taht kavgasına tutuşuyordu.

Bizans’ın Kışkırtma Hareketleri

Bizans, konumu itibariyle Osmanlı Devleti’nin Rumeli’de büyümesine engeldi. Anadolu ve Rumeli toprakları arasında bağlantı sağlanamıyordu. İstanbul’un alınmasıyla bu engel ortadan kalkacaktı. İstanbul’un fethiyle Anadolu ve Rumeli arasında askeri geçiş için de engel kalmayacaktı. Bizanslılar, Avrupa’daki Hristiyanları kışkırtarak Haçlı Seferleri’nin yapılması için uygun koşulları yaratıyordu. Dahası, Anadolu beyliklerini de Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtıyordu. Bu da Anadolu’daki Türk birliğinin bozulmasına neden oluyordu. Ekonomik sebepler, İstanbul’un fethini gerekli kılan bir başka unsurdu. İstanbul’un fethiyle Osmanlı Devleti, kara ve deniz ticaretinde avantajlı konuma geçecekti. Ayrıca İpekyolu’nun bir koluna da hâkim olacaktı.

Mehmet, babası II. Murad’ın ölümünden sonra 1451’de tahta çıktı. Tahta çıkar çıkmaz da İstanbul’un fethi için hazırlıklara başladı. İstanbul o güne kadar çeşitli uygarlıklar tarafından defalarca kuşatılsa da alınamamıştı. Osmanlılar ise İstanbul’u beş kez kuşatmış ancak başarılı olamamıştı. Padişah II. Mehmed, zorluğun farkındaydı. Hazırlık sürecinde bu yüzden işi sıkı tutuyordu. Öyle ki, 1452 yılını İstanbul’un fethi için gerekli hazırlıkları yapmakla geçirdi. II. Mehmed ilk olarak Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli Hisarı’nı yaptırdı. İnşaat dört ay gibi kısa bir zamanda bitirildi. Hisarın kulelerine, o devre göre hayli görkemli toplar yerleştirildi. Rumeli Hisarı’nın inşası Bizans İmparatorluğu’nu huzursuz etti. Çünkü Karadeniz’den Marmara’ya geçiş artık tamamen Osmanlı’nın kontrolündeydi. O yıllarda Venedik ve Ceneviz büyük bir deniz gücüne sahipti. II. Mehmed, her iki tarafla anlaşmalar yaparak Bizans İmparatorluğu’nu iyice çaresiz duruma getirdi.

Güçlü Toplar Döktürüldü

İstanbul’un kilidini açmak, Bizans’ın güçlü surlarını aşmaya bağlıydı. II. Mehmed, bunu iyi biliyordu. Bu yüzden, kuşatmada kullanılmak üzere büyük toplar döktürdü. Ünlü topçu Urban’ın döktüğü toplar, o güne kadar görülmemiş büyüklükteydi. Topların tek güllesi 550 kilogram civarındaydı. Bir taraftan da İstanbul surlarını aşmak için büyük ve hareket ettirilebilen merdivenler hazırlandı.

Kuşatmaya denizden destek verilmesi için 400 parçalık donanma hazırlandı. Haliç’in, Bizanslılar tarafından zincirle kapatıldığını bilen II. Mehmed, gemileri karadan geçirmek için gerekli teçhizat ve malzemeyi imal etti. O sırada Turhan Bey komutasındaki bir donanma, 1452’de Mora’ya gönderildi. Amaç, Bizans’a yardım gelmesini engellemekti. II. Mehmed, bir taraftan da farklı cephelere bölünmemek için barış anlaşmaları yapmaya devam ediyordu. Venedik ve Ceneviz’den sonra Eflak, Macaristan, Sırbistan ve Karamanoğulları Beyliği ile barış anlaşmaları yapıldı. Bizans İmparatorluğu’nun elinde bulunan Misivri, Ahyolu, Vize ve Silivri kaleleri hazırlık sürecinde ele geçirildi. Böylece Bizans, tamamen İstanbul’a sıkıştırılmış oldu.

Kuşatma 6 Nisan’da Başladı

Osmanlı ordusu, II. Mehmed önderliğinde harekete geçtiğinde takvimler 6 Nisan 1453’ü gösteriyordu. Ordu, Haliç’ten Marmara’ya doğru surların önünde mevzilendi. Bizanslılar da buna karşılık, bugün Edirnekapı olarak bilinen Adrianopolis Kapısı’na konuşlandı.

İmparator Konstantin’in İstanbul’u vermeye niyeti yoktu. O da boş durmayarak bir savunma planı yapmıştı. Romanos Kapısı (Topkapı), Giustiniani ve askerleri tarafından tutuluyordu. Romanos Kapısı (Topkapı) ve Adrianopolis Kapısı (Edirnekapı) arası Bizans-Ceneviz kuvvetleri tarafından korunuyordu. Romanos Kapısı (Topkapı) ile güneydeki Selymbria Kapısı (Silivrikapı) arası savunmayı ise Bizans-Venedik kuvvetleri yapıyordu. İmparator Konstantin, kuşatmanın başladığı gün, zırhlı ve silahlı bin askerini hem halkın hem de Osmanlı ordusunun görebileceği şekilde surlara çıkardı. Amacı halkın moralini yükseltmek ve Osmanlılara gözdağı vermekti.

Osmanlılar, buna aldırmadan kuşatmaya başladılar. Önce topların yerleştirileceği noktaları belirlediler. Bunun için surların en zayıf bölgelerini seçtiler. Galata cephesine Zağanos Paşa’nın kuvvetleri, surların güney kısmına Anadolu Beylerbeyi İshak Paşa, kuzey kısmına ise Rumeli Beylerbeyi Karaca Paşa yerleşti. Romanos Kapısı (Topkapı) ve Adrianopolis Kapısı (Edirnekapı) arasındaki merkez cephede ise II. Mehmed, yeniçerileriyle birlikte konuşlanmıştı. Osmanlı ordusu, topların namlularını surlara çevirdikten sonra II. Mehmed, veziri Veli Mahmud Paşa’yı İmparator Konstantin’e gönderdi, şehrin teslim edilmesini istedi. Ancak Konstantin bunu kabul etmedi. Böylece 12 Nisan 1453 günü ilk topçu ateşi başladı. Top atışları çok güçlüydü ve çıkan ses, Bizanslıların moralini bozuyordu. Surlarda açılan gedikler, Bizanslılar tarafından çeşitli yöntemlerle onarılmaya çalışıyordu. Top atışı 18 Nisan’a kadar sürdü. Ve nihayet Osmanlı merkez ordusunun bulunduğu noktada, birinci ve ikinci surlarda büyük gedikler açıldı. Surların önünde yer alan hendek dolduruldu. Osmanlı ordusu o gece taarruzu başlattı. II. Mehmed, savaş kuleleri inşa ettirerek taarruzu destekledi. Ancak istenilen sonuç elde edilemedi.

O Sırada Bizans…

İstanbul’un kuşatılması için II. Mehmed’in yaptığı hazırlıklar, Bizanslıları da harekete geçirdi. İstanbul’u çevreleyen surlar elden geçirildi. İstihkam çalışmaları yapıldı. Şehrin savunması için yeni mevziler açıldı. İmparator Konstantin, Girit ve Mora yarımadası başta olmak üzere Haçlı dünyasından birçok asker kiraladı. Kentin deniz yönünden savunması için Haliç’in girişi eski gemi ve varillerle desteklenen büyük ve kalın bir zincirle kapatıldı. Bunun yanı sıra karışımı çok az kişi tarafından bilinen ve temas ettiği her şeyi yakan Grejuva Ateşi (Rum Ateşi) stokları yapıldı. Bu ateşin en büyük özelliği, su dökülünce daha da alevlenmesiydi. Bizans İmparatoru, kuşatmanın uzun süreceğini tahmin ediyordu. Bu nedenle yiyecek, içecek ve ilaç stoku yaptı. Sivil halkı kuşatmaya karşı silahlandırdı. Dahası, halk arasından asker topladı. Böylece, Bizans’ın savunma hazırlığı da tamamlanmış oldu.

Kuşatma 53 Gün Sürdü

İmparator Konstantin’in işi giderek zorlaşıyordu. Osmanlı donanması Haliç’teydi. Savaş hem yerin üstünde hem de yerin altında kıyasıya devam ediyordu. Üstelik kıtlık, imparator için savunmayı iyice çıkmaza sokuyordu. II. Mehmed bunun üzerine İsfendiyaroğlu Kasım Bey’i İmparator Konstantin’e elçi olarak gönderdi ve teslim olmasını istedi. Ancak Konstantin yine ret cevabı verdi.

Aynı günlerde Macaristan Krallığı elçisi ordugâha geldi. Kuşatmanın kaldırılmaması halinde Macar-Bizans ittifakının kurulacağını ve büyük bir Haçlı donanmasının da yola çıktığını iletti. Bunun üzerine 27 Mayıs’ta Osmanlı ordugâhında bir toplantı yapıldı ve 29 Mayıs’ta son hücumun gerçekleştirilmesine karar verildi. 29 Mayıs’ta güneş doğmadan muharebe başladı. Kıyasıya süren muharebe sonunda yeniçeriler, açtıkları gediklerden içeriye girmeyi başardılar.

Nihayet, 53 gün süren kuşatmanın ardından II. Mehmed, vezirleri ve komutanları eşliğinde Romanos Kapısı’ndan (Topkapı) İstanbul’a girdi. Başardığı, sıradan bir fetih hareketi değildi. İstanbul’un fethiyle bir çağın kapanıp bir çağın açılması bu yüzdendi. Büyük fethin mimarı II. Mehmed ise artık tarih kitaplarında “Fatih Sultan Mehmed” olarak anılacaktı.

 

 

Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Gümüşhane Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim