Kıymetli Olay Gazetesi okurları,
Çevre hassasiyeti olan ve bu hassasiyeti harekete geçirmek adına bir sivil toplum kuruluşunda temsili görevde bulunan bir kardeşiniz olarak her hafta sizlerle olmaktan duyacağım mutluluğu belirtmek isterim.
Öncelikle klişe hale gelmiş ve toplumun bir kesiminin duyduğunda beyin fırtınaları yaşadığı çevreci kelimesinin, ya da çevreciliğin asıl anlamından bahsetmek isterim.
Beyin fırtınalarından kastım çevreci diyince toplumda ''marjinal, aşırı uç, şucu veya bucu '' gibi terimlerin çağrışım yapmasıdır. Tabi birilerinin çevreciliği, siyasi ya da kişisel çıkarları için kullandığı ihtimali de düşünüldüğünde bazen hak vermekte gerekebilir.
Çevreciliğe kişisel bir tanım yapmak isterim. Çevrecilik yüce yaradanın olağanüstü bir sistemde yarattığı dünyamızda, en az insanlar kadar diğer canlıların da yaşama hakkı olduğunun savunulmasıdır. Çevrecilik yaşadığımız bu toprakların aslında atalarımızdan miras değil gelecek nesillerimizin emaneti olduğu düşüncesi ile emaneti korumak için gönüllü olarak mücadele etmektir.
Maalesef çevre hassasiyetinin oluşması açısından biraz geride kalmış bir şehir olarak bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığı ile hareket etmekteyiz. Sokakta '' bu şehrin çevre sorunları nedir ? '' diye sorduğunuzda kısır cevaplar alırsınız. Gerçekte ise kuşkusuz ülkemizin ve Doğu Karadeniz bölgesinin en fazla çevre sorunlarının yaşandığı iller den birisi Gümüşhane dir.
Gümüşhane'nin bütün çevre sorunlarını dert ettiğimiz bu mücadelede her hafta bir çevre sorununu sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Çevre sorunlarımızı ana başlıklar altında toplayacak olursak kuşkusuz birinci sırayı yapılan vahşi madencilik faaliyetleri alacaktır. Madenciliği insan yaşamını hiçe sayarak projelendirilen HES'ler (Hidro Elektrik Santraller) takip etmektedir. Yine bir türlü çözüme kavuşamayan ve toplumun büyük bir kesiminin duyarlılık göstermediği çöp sorunu çözüme kavuşturulması öncelikli konular arasındadır. Kanalizasyon sorunu , taş ocaklarının durumu, tarım dışına çıkarılmaya çalışılan tarım arazileri, yok olan canlı türleri, tehdit altındaki biyolojik yaşam ve dahası.
Yaşanılabilir bir Gümüşhane için toplumsal mücadele ve hassasiyet göstermemiz gerekmektedir. Vakfımız kurucumuz Sn Hayrettin KARACA ile iki yıl önceki bir sohbetimde Gümüşhane'yi sordu. Bende '' dede yalnızım '' yanıtını verdim. Bunun üzerine '' bir olmadan iki olmaz bir çok önemlidir, bir olmadan bin'de olmaz '' yanıtını aldım. Kesinlikle yaşam felsefemiz bu olmalıdır. iki yıllık süreçte çok şükür her geçen gün vakfımıza verilen halk desteği artmaktadır. Pes etmeden dünyamız için ne yapabileceğimizin farkına varmalı ve harekete geçmeliyiz. Bu hareketin toplu halde yapılması için de kuşkusuz Sivil Toplum Kuruluşlarına destek olmalı ve sesimizin daha gür çıkması için gereken ne varsa yapmalıyız.
Sağlıcakla kalın...