AYLARDAN AĞUSTOS GÜNLERDEN CUMA
Göç İlk Başlayan Yolculuk
Oğuz Yabgu devletinde önemli bir yer tutan ve Dest-i Kıpçak bölgesindeki Oğuzların başbuğluğu unvanını taşıyan Dukak Bey Oğuz yabgusunun sözüne değer verdiği şahsiyetlerden birisiydi. İbnü’l Esir Oğuz yabgusu ile Dukak Bey’in bir defasında bir birlerinin yaralamak suretiyle kavga ettiklerini Oğuz Yabgusunun Dukak Beyi öldürmek istediğini ancak beylerin sert muhalefeti yüzünden bu kararında başarılı olamadığını söylemektedir. Yine Dukak Bey’in oğlu Selçuk’ta babası gibi Yabgu nezdinde önemli bir insandı. Ebu’l Ferec’in naklettiğine göre Yabgu Selçuk’a diğer devlet adamlarından daha fazla güvenir ve inanırdı. Toylarda hemen yanı başında oturtması Yabgunun hatununun hoşuna gitmeyecek ve Selçuk’a karşı muhalefetin oluşmasına sebep olacaktı. Nihayetinde Selçuk baskılara daha fazla dayanamayarak mahiyetindeki 100 atlı ve ailesi ile birlikte 961 yılında Cent Şehrine göç edecekti. Bu zamanlarda henüz Şaman geleneklerini taşıyan Selçuk ve mahiyeti bölgede tutunabilmek için İslam dinini kabul edecekti.
Devlet Olma Yolunda Çetin Bir Mücadele
Selçuk Bey kısa sürede bölgede sevilen liderlerden birisi haline gelmeye başladı. Bundan dolayı çevresinde büyük bir kitle topladı. Gayri Müslim Türkler üzerine yaptığı seferler ve Yabguluk ile mücadelesi onu bölgesinde önemli bir lider yapmıştı. Aynı zamanda bölgesindeki Samaniler ve Karahanlılar gibi büyük devletler nezdinde de önemli işler başarmış ve bu devletlerarasında tutunmayı başarmıştı. Selçuk Bey vefatından sonra yerine oğlu Arslan Yabgu geçer. Ancak Arslan Yabgu Gazneliler eline esir düşünce yerine Yeğenleri Tuğrul Ve Çağrı Beyler geçerler. Türk tarihinde kardeşlerin devlet idare ettiği çok az görülmüştür. Bunlardan ilki İstemi Ve bilge Kağan İkincisi ise Tuğrul ve Çağrı beylerdir. Tuğrul ve Çağrı Bey Horasan bölgesi için Gazne devletiyle büyük bir mücadeleye girerler. Ufak muharebelerden sonra 1040 yılında Dandanakan meydanında Selçuk orduları ve Gazne orduları karşılaşırlar. Yorgun Gazne ordusu Savaştan yenik çıkmış ve Hindistan sınırlarına çekilmek suretiyle Horasan bölgesinden tamamen çekilmiştir. Hemen savaş sonrasında oluşturulan büyük kurultayda Tuğrul Bey Sultan ilan edilmişti. Böylece hem yeni bir devlet kuruluyor hemde Anadolu’ya göç başlıyordu.
Anadolu’ya Göç
Anadolu 1040 yılı öncesinde de Türkler tarafından biliniyordu. Ancak o yıllara kadar hiç yurt tutmak ve yerleşmek maksadı ile bakılmamıştı bu bölgeye. Tuğrul Bey Yabgu devletinin dağılması sonrasında oluk oluk Horasan’a akın eden oğuzlara otlak bulmak amacıyla daha öncesinde Anadolu’ya keşifler düzenlemişti. Bölgenin siyasi otoriteden yoksun olduğunu ve verimli otlaklarının oğuzlara yeteceği kanısındaydı. Bununla beraber 1040 yılında toplanan kurultayda oğuz beyleri verdikleri desteğin karşılığında otlak istemişlerdi. Ancak yeni kurulan Selçuklu devleti yerleşik bir kültür üzerinde devlet kurmuştu. Her ne kadar kader birliği yaptığı soydaşlarını koruması gerekse de üzerinde devlet kurduğu yerleşik yerli ahaliyi de düşünmek zorundaydı. Bundan dolayıdır ki Oğuzlara Anadolu coğrafyasını bir hedef göstermiş ve kuzeyden gelen oğuz boylarını sistemli olarak Anadolu’ya yönlendirmiştir. Sanıldığının aksine Türkler Anadolu coğrafyasından önce ilk olarak Irak ve Suriye bölgesine oradan da Anadolu’ya girmişlerdir. 1060 yıllarda Kerkük’ten Halep kırsalına kadar olan bölge göçebe oğuz boyları ile dolup taşmıştı. Buradan Kuzeye Torosların eteklerine doğru yayılmaya başlamışlardı. Bizanslı tarihçi Matheos’un gelen kalabalığı ifade etmek için söylediği cümleler durumu özetliyor gibiydi. “ Mezarlarımızı bile işgal etmişlerdi”
Malazgirt’e Gelen Süreç
Selçuklu devletinin bölgesinde Gazne hâkimiyetine son vermesi ve Oğuz boylarını Anadolu coğrafyasına yönlendirmesi Anadolu’da varlık mücadelesi gösteren Doğu Roma imparatorluğunu rahatsız ediyordu. Oğuz boylarının sistemli olarak Anadolu’ya olan akınları Doğu Roma( Bizans) devletini rahatsız ediyordu. Gerçi Anadolu’da siyasi olarak varlık gösteren Doğu Roma doğu sınırlarına hâkim değildi. Bölgedeki Ermeni, Slav, Gürcü milletleri Roma ile aynı kültür mirasını taşımadıkları gibi siyasi durum göz önüne alındığında merkeze çok bağlı değillerdi. Roma’nın doğu bölgesinde bu durum büyük bir askeri zafiyet doğuruyordu. Bizans Türklerin bu sitemli akınlarına karşı koyabilmek adına doğudaki pek çok Ermeni kentini boşaltarak buralara Bizans garnizonları kurmuş ve Ermenileri Maraş ile Antep dolaylarına yerleştirmişlerdi.
Bununla birlikte Bizans’ı asıl tedirgin eden durum Türklerin Anadolu’daki seferlerinde izlediği politikaydı. Türkler yerleşim yerlerini yakmıyor yağma ve talan faaliyetlerinde bulunmuyorlardı. Sadece Bizans garnizonlarına karşı sefer düzenliyorlardı. Bölgede Bizans baskısından bıkmış olan halkın Selçukluları bir kurtarıcı olarak görmesi Bizans’ın asıl korkusu olmuştu. Öte yandan Bizans taht kavgaları ile sallanıyordu. Romen Diyojen’in imparator olması ile birlikte bu duruma bir son verilmişti. Ancak Diyojen soylu bir aileden gelmiyordu. Bu yüzden kendisine karşı büyük bir muhalefet vardı. Bu muhalefeti Bastırdıktan sonra Türker’in Anadolu’daki faaliyetlerine son vermek yeni imparatorun asıl görevi haline gelmişti.
Diğer tarafta Türk akınları Marmara denizine dayanmıştı. Bizans imparatoru kısa sürede akınlara karşı koymaya başlamış ve Selçuklu akınlarıyla düşen ileri karakol kalelerini kontrol altına almak amacıyla 1068 yılında Karsı, 1069’da Pozantı’yı, 1069’da Palu’yu, 1070’de Kayseri’yi kontrol altına aldı.
Ordular Yola Çıktı
Selçuklu tahtında oturan Alparslan güneyde İslam ülkeleri için büyük tehdit oluşturan Şii- Fatımi devleti için sefer hazırlıklarına girişmişti. Bizans İmparatoru da aynı tarihte Türkleri Anadolu’dan tamamen atmak için büyük bir ordu toplayarak doğu seferine çıkmıştı. Bu suretle Sivas’a gelen Bizans ordusu burada yaşayan Ermenileri kılıçtan geçirmek suretiyle tabiiyetini kabul etmeyen Ermenilerden intikam almıştı. Burada Savaş hazırlıklarını gözden geçirirken ordusunun büyüklüğüne güvenen Diyojen bazı generallerinin Türklere karşı ihtiyatlı bir strateji izlenmesi gerektiği fikrine katılmayarak ilerlemeyi tercih etmiştir. Bizans generallerinden General Nikefor Bryennes ile Türk asıllı savaş stratejisti General Magistors Tarkhal Bizans topraklarından çıkmayıp Türkleri kışkırtarak kendi üstlerine çekme fikrindeydiler. Ancak Ordunun büyüklüğüne güvenen diğer generaller bunun aksine ilerlemeyi ve Türkleri köşeye sıkıştırmayı istiyorlardı.
Selçuklu Sultanı Alparslan Bizans ordularının Sivas’ta olduğunun haberini Halep kuşatması sırasında aldı. Ordusunun bir kısmını kuşatmanın devamı için bıraktıktan sonra hızlı bir şekilde Anadolu’ya yöneldi. Yeterli hazırlık süresi olmadığı için ordu içerisindeki casusları kullanarak Selçuklu ordusunun Rey şehri yakınlarında olduğunu ve Malazgirt Ovasına doğru hareket edeceği haberini etrafa yaydırdı. Bu sürede hem zaman kazanmaya çalışıyor hemde Asker toplamaya çalışıyordu. Sultan Doğu Roma ordularının durumunu gözlemlemek ve İmparatorun tavrını öğrenmek İçin bir elçilik heyeti göndermişti. İmparatorun cevabı çok netti, “Sulh müzakerelerini Rey’de yapacağım. Ordumu İsfahan’da kışlatıp Hemedan’da sulayacağım”
Asker sayısında Muhtelif Sayılar
Popüler tarihçilerin Malazgirt harbi ile ilgili verdiği sayılar bazen dudak uçuklatacak seviyede oluyor. Türk’ün gücünü göstermek için Bizans ordularının sayısını 150 bin Selçuklu ordularını ise 50 bin şeklinde veren tarihçiler bulunmaktadır. Ancak Tarih belge ilmidir ve hamaset kabul etmez. Bizans bu doğu seferi için 3 yıl hazırlanmıştı. Ermeni, Gürcü, Slav, Peçenek, uz, Vareg ve pek çok ulustan karışık bir ordu meydana getirmişti. Bizanslı tarihçilerin verdiği sayılar ordunun 80 bin civarlarında olmasıydı. Selçuklu ordusu da hakeza Mısır seferine çıkmıştı ve Bizans ordularının durumunu öğrenince acil geri dönmek zorunda kalmıştı. Ordusunun bir kısmını Halep önlerinde bırakan Alpaslan ise ordusuna kısa sürede takviye toplamaya çalışmıştır. Bölgedeki yerli ahaliden de destek almak suretiyle 40 bin kişilik bir ordu toplamıştı. Ancak sultan Bizans ordusu içerisinde yer alan ve ordunun asıl vurucu gücü olan Peçenek ve Uzlar’a elçiler göndererek soydaş olduklarını ve kendi yanlarında savaşmaları gerektiğini söylemiştir.
Savaş Meydanı
İki ordu Malazgirt ovasında karşılaşmıştı. Selçuklu orduları daha erken gelmiş ve durumu kritik ederek Türklerin en eski taktiklerinden biri olan Kurt kapanı taktiğini bölgede uygulamaya karar vermişlerdi. Böylece Bizans ordusu kıskaca alınacak Peçenek ve Uzlar’ın desteği ile yok edilecekti. Böyle de oldu ordusunun büyüklüğüne güvenen Diyojen tüm kuvvetleri ile saldırdı ve pusuya düştü. Bizans için savaş büyük bir Hezimetle Sonuçlanmış ve imparator esir düşmüştü. Esir muamelesi gösterilmeyip serbest bırakılan Diyojen Bizans’a döndüğünde gözlerine mil çekilmek suretiyle cezalandırılmıştır.
Böylelikle Anadolu’da Türkler Bizans’a karşı ilk büyük direnişi aşmış ve Bizans’a karşı ilk büyük galibiyetini almıştır. Unutulmamalıdır ki Anadolu’nun kapılarını bizlere açan Malazgirt olsa da Anadolu’yu bizlere yurt yapan savaş Miryokefalon savaşı olmuştur. Çünkü Malazgirt sonrasında Türklerin aldıkları yerlerin pek çoğu tekrardan el değiştirmiştir. Ancak Miryokefalon savaşı sonrasında Anadolu’dan artık Türklerin atılamayacağı anlaşılmıştır.
Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim